3 Nisan 2013 Çarşamba

Merhaba, Pilot Kalemler...

 "Merhaba, pilot kalemler..."

 Sanki aldığı her nefeste başka birine dönüşen, bu yüzden asla tam o andaki tanımına ulaşılamayacak bir insandan değil de yıllardır aynı yerinde hiç değişmeden durduğundan artık fark edilmez hale gelmiş bir makineden çıkıyormuş gibi olan bu tek düze sesin bana bir yardım çığlığı gibi gelmesinin sebebi neydi? Neden o anda siyah beresini artık kırlaşmış saçlarının üzerine çekmiş adamı iki eliyle tuttuğu karton kutusunun içindeki pilot kalemlerin yere saçılmasına aldırmadan kolundan çekip "Bana hikayeni anlat" demek istedim? Omuzlarından sanki o da hayattan sinmiş gibi gevşekçe sarkan, aslında hava o kadar soğuk olmamasına rağmen belki de yüreği üşüdüğünden giydiği paltosu muydu bunun sebebi? Bu deniz kenarı kahvesinde o ve mekanik sesi aslında dünya da hiç var olmamış gibi davranan, bu derece kendi içlerine gömülmüş - ki aralarında benim de olduğum - insanlar mıydı? Ki anlatacak bir şeyleri yoktu belki de. Kolundan çektiğimde hiç görmediğim gözleri şaşkınlıkla irileşebilirdi, florasanların altında genetik mirasının ona hangi rengi bıraktığını görmeme imkan sağlayarak. Yüzünde olduğunu hayal ettiğim kırışıklar bir anlığına yok olabilirdi - çünkü çocuklara özgü bir duygu olan şaşırma fark ettirmeden o günlere götürür bizi. Bir deli olduğumu düşünürdü belki de, ne dediğini bilmeyen bir kaçık. Birine hikayesini sormak, onu kemiklerine kadar soyup ruhunu görmek istediğini söylemenin daha dolambaçlı bir yolu olduğundan...

 Merhaba pilot kalemler... Hayatının nihai amacı pilot kalem satıcısı olmak mıydı acaba? Böyle söyleyince komik mi geliyor kulağa? Neden olmasın aslında, herkesin doktor mühendis, öğretmen olmak istediği -istemeye zorlandığı - bu dünyada onların reçetelerini yazması, fabrika raporlarını imzalaması, öğrencilerinin hatalarının üzerini bıçakla keser gibi çizip doğrularına küçük yıldızlar vermesi için bir pilot kalem satıcısına da ihtiyaç yok muydu? Hepimizin en güzeli parlak vitrinlerde, yeni yıkanmış son model arabaların içinde, kat kat dairelerin modern komforunda arayıp bulacağına inandığı bu tuhaf yerde sadece ihtiyacı olan yemek için çalışan sonra da fıçısının içine çekilen bir modern zaman Diyojen'ine ihtiyaç yok muydu?

 Bilmiyorum... Arkasından bakarken uzaklaşıp gitti pilot kalem satıcısı. Onun hikayesini sorma dürtümü de paltosunun eteklerine takıp kendisiyle beraber sürükleyerek gitti. Ben de arkadaşıma döndüm ve hiçbir şey olmamış gibi gülümsedim. Hem zaten bir şey olmuş muydu ki?..